O dönemin AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal, “Bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak” demişti, Ahmet Davutoğlu’nun istifa kararından bir gün sonra.
Hiç de haksız sayılmazdı.
Çünkü Erdoğan, cumhurbaşkanlığının birinci döneminde, yasa öyle emretse de sembolik olmayı asla kabul etmedi. Başbakanlığı devrettiği Davutoğlu’ndan, deyim yerindeyse, emir eri olmasını bekledi.
Davutoğlu, bekleneni vermeyince…
İlkin ‘Pelikan Bildirisi’ adlı bir metin Twitter’da dolaştırılarak, karalandı. Erdoğan’la girdiği bilek güreşini kaybederek, partisini olağanüstü kongreye götüreceğini ve aday olmayacağını açıkladı. Daha doğrusu açıklamak zorunda kaldı. Davutoğlu’ndan sonra koltuğa oturtulan Binali Yıldırım, düşük profilli başbakan olarak anıldı.
Üç yıl sonra…
Davutoğlu, parti kurma girişimlerine başlamıştı.
İlk söyleşisini 18 Temmuz 2019’da Yavuz Oğhan, Akif Beki ve bana verdi. Üçümüz o tarihte Radyo Sputnik’te ‘Söylemesi Bizden’ adlı bir program yapıyorduk.
Davutoğlu, şunları söyledi:
“Bana şu deniyordu: Sen başbakan gibi görün ama başbakan olma. Başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma.”
Ve ekledi:
“Benden her şey olur da düşük profilli bir şey olmaz.”
Davutoğlu’na sormak isterim:
Ahmet Bey, yalnızca sizden mi düşük profilli bir şey olmaz?
Cumhurbaşkanı yetkileri paylaşılmaz
Davutoğlu, Altılı Masa’nın adayı seçimi kazanırsa Türkiye’yi altı genel başkanla birlikte yöneteceğini söylüyor.
Diyor ki:
“Cumhurbaşkanı içeriden ya da dışarıdan olsun, genel başkanlar doğrudan karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar.”
Başka?
“Genel başkanlar her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak.”
İyi hoş da, bu nasıl olacak?
Cumhurbaşkanı’nın bütün görev ve yetkileri Anayasa’nın 104. maddesinde yazıyor.
Cumhurbaşkanın; yardımcılarını, bakanları, kamu yöneticilerini ve büyükelçileri atamak; uluslararası anlaşmaları onamak ve iptal etmek; yeri geldiğinde TSK’nın kullanılmasına karar vermek; tutukluları affetmek; kararname çıkarmak gibi belli başlı görevleri var.
Elbette ki, Altılı Masa iktidar olduğunda, başta ulusal güvenlik olmak üzere kritik süreçlerde istişare etmeli. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan da MHP lideri Bahçeli’yi ziyaret ederek, görüşünü alıyor ya da bilgilendiriyor.
Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini olduğu gibi kullanması da Altılı Masa tarafından denetlenmeli.
Buraya kadar tamam!
Ancak…
Anayasa’nın münhasıran cumhurbaşkanına verdiği bu yetkiler ne cumhurbaşkanı yardımcılarıyla ne de bakanlarla paylaşılabilir.
Altılı Masa, Anayasa’nın vermediği bir yetkiyi neye göre ihdas ve taksim edecek? Hukuki yaptırımı bulunmayan koalisyon protokolü Anayasa’nın üzerinde mi tutulacak?
Neye göre stratejik?
Cumhurbaşkanının yetkileri arasında stratejik olan ve olmayan diye bir ayrım yok. Altılı Masa, yetkileri hangi kritere göre stratejik olan ve olmayan diye sınıflandıracak?
Olmaz ya…
Diyelim, sınıflandırdı.
Karar oybirliğiyle mi alınacak, oy çokluğuyla mı?
Türkiye’nin ekonomiden tutun da iç güvenliğe varıncaya kadar, acilen karara bağlanması gereken kararları Altılı Masa’nın oylamasını ve uzlaşmasını bekleyecek, öyle mi?
Bu, ülkeyi yönetim krizine sokmaktır.
Olmaz ya…
Diyelim, uzlaştılar.
Hangi evraka imza atacaklar?
Kararlarda ve kararnamelerde cumhurbaşkanından başka imza hanesi bulunmadığına göre ancak birbirlerinin bileklerini imzalayabilirler!
Olmaz ya…
Diyelim, imzaladılar.
Bu durumda liderler de cumhurbaşkanı gibi, cezai sorumluluğa mı sahip olacak? Onların soruşturulması ve yargılanması cumhurbaşkanınkiyle aynı sürece mi tabi tutulacak?
Altılı Masa, Anayasa’da gerekli değişiklikleri gerçekleştirmeden, böylesi bir görev paylaşımına gidemez. Bu, anayasal düzenin ihlalidir.
Çok-başkanlı sistem
Altılı Masa’nın hazırladığı temel metinleri hayata geçirebilmek için bir tek şey yapması gerekiyor:
Seçimi kazanmak!
Altılı Masa, başlı başına bir keramet içermediğine göre adayın ve kampanyanın tayin edici olduğuna kuşku yok.
En az yüzde 50 artı 1 oy almayı başaran, Erdoğan’ı deviren bir Cumhurbaşkanı, hangi demokratik kritere göre, yüzde 1’in altında kalan Altılı Masa lideriyle eşit sayılacak?
Böyle bir ‘eşitlik’ adil midir, Allah aşkına?
Bu, eşbaşkanlı bile değil…
Dünyada örneği bulunmayan çok-başkanlı sistemdir.
Yedi Kocalı Hürmüz Hükümeti’dir!
Anlaşılan Altılı Masa, kendisine düşük profilli cumhurbaşkanı arıyor.
Davutoğlu, Altılı Masa’nın müstakbel adayına “Cumhurbaşkanı gibi görün ama cumhurbaşkanı olma” diyor.
“Cumhurbaşkanıymış gibi yap ama yetki kullanma” diye buyuruyor.
Seçildiğinde emir eri muamelesi göreceği peşinen ilan edilmiş Cumhurbaşkanı adayının vatandaşı Türkiye’nin yakıcı sorunlarını çözebileceğine ikna etmesi ve Erdoğan’ı devirmesi mümkün değildir. “Düşük profilli” Başbakan Binali Yıldırım’ın İstanbul’da iki kez sandığa gömüldüğünü ne çabuk unuttunuz?
Ya Gültan Kışanak ya Rıza Türmen
HDP’nin de yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı, 5 Ocak günü yaptığı açıklamada, ortak cumhurbaşkanı adayına yakın olduğunu ilan etmişti.
Açıklamanın üzerinden 24 saat bile geçmeden HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, kendi adaylarını çıkaracaklarını söyledi.
HDP, neden bir gün sonra tavır değiştirdi?
Dün bu soruya yanıt aradım.
Tabanda öfke yaratan iki gelişmeden söz ediliyor.
Bir: Altılı Masa’da bakanlık paylaşımları ve İçişleri Bakanlığı’nın İyi Parti’ye kalma ihtimali.
İki: Ahmet Davutoğlu’nun kurulacak hükümette etkin bir rol alacağını belirtmesi.
Bir HDP’li şunları söylüyor:
“Hesaplaşma ve yüzleşme süreçleri nasıl çalışacak? Adamların kerameti kendinden menkul, HDP’nin yüzde 15’ini alacak, üstüne diyecek ki, ‘O mevzuyu araştırmazsınız.’ Böyle bir şey olabilir mi? Neden İçişleri Bakanlığı’na İyi Partililerden başka adı geçen yok. Bir sosyaldemokrat niçin İçişleri Bakanı olamıyor?”
Bu arada HDP, cumhurbaşkanı adaylığında eski Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakimi Rıza Türmen’in isimleri üzerinde duruyor.
TİP, ortak cumhurbaşkanı adaylığından yana
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ile milletvekilleri Sera Kadıgil, Ahmet Şık ve Barış Atay, dün İstanbul’da gazetecilerin soruları yanıtladı.
Gündemde HDP’nin Cumhurbaşkanı adayını açıklama hamlesi vardı.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ikinci büyük ortağı olan TİP’in Altılı Masa’nın ortak adayını desteklemekten yana olduğu biliniyor. HDP’nin kendi kararını açıklarken ittifakı bilgilendirmemesi TİP’i rahatsız etmiş görünüyor.
Dün Baş’a, HDP’nin birer gün arayla yaptığı iki zıt açıklamanın gerekçesini sordum.
Baş, zıtlık olmadığını söyledi.
Ancak “Ben öyle bir vurgu yapma ihtiyacı hissetmezdim” diye ekledi. Ortak adaydan yana olduklarının belirterek, şöyle devam etti:
“Başka bir partinin yaptığı açıklama ile ilgili ‘Nasıl böyle bir açıklama yapar’ gibi bir soru sorma hakkımız yok. Bize de kimse soramaz. Ben de ‘Ortak aday meselesinin daha önemli olduğunu söylüyorum. Bana kimse ‘Niye ortak aday’ diye soramaz. Biz farklı partileriz. “
Buldan ile görüşüp görüşmediklerini sordum.
Bir görüşme olmadığını söyledi.
15 Ocak’ta Kartal Mitingi’nden sonra görüşeceklerini belirtti.
Emek ve Özgürlük İttifakı açıklamasına bağlı olduklarını kaydeden Baş, HDP ile ortaklaşmayı umduklarını vurguladı.
Baş:
“Biz kendimizce ortak bir cumhurbaşkanı adayında aradığımız nitelikleri paylaştık. Süreç içerisinde ortaklaşma eğilimimiz var. Umarım başaracağız.”
İsmail saymaz..