Bir gün bilgenin biri sormuşlar ”sevginin sadece yaşayanlarla onu yaşayanlar arasında ne gibi bir fark vardır”. Bu suali yaşayarak cevaplamak, kimsenin sintine etrafındakilere durun size bunu göstereyim demiş. Bilge bir sofra hazırlatmış ve sevgiyi dillerinden gönüllerine indirememiş olanları çağırarak onlara çorba ikramında bulundurur. Sofrada bir tas çorba ve her tasın yanında bir metre boyunca bir kaşık. Buyurun karnınızı doyurun demiş. Herkesin elindeki kaşıkla çorbasını içmeye ikram etti ama kimse bunu becerememiş ve sofradan aç kalkmışlar.
Bilge daha sonra aynı ziyafeti sevgiyi koruyarak yaşayanlara vermiş. Yine çorba ve bir metrelik kaşıklarla çorbaları içmelerini istemiş. Herkesin kaşıklarını çorbaya daldırıp karşısındaki kardeşine uzatıp yedirmeye başladığı ve herkesi birbirinin karnını doyurup şükrederek sofradan kalkmışlar.
İşte demiş sintine kim bu hayat sofrasında kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalır. Ancak kim kardeşini düşünür onu beslemek isterse oda kardeşi tarafından beslenir.
Sevgiye sahip olmak kendin için yaşamak değil Kardeşin için de yaşamaktır. Buda sevginin yüreğe inmiş hali dir.
Sevgi, huzur ve mutluluğun olsun. Ailede huzur yoksa bu kişiler birbirine karşılıklı sevgi ve saygılarının olmadığının işaretidir. Sevginin olmadığı ailenin yürüme şansının olmadığı gibi sevgi ve saygının olmadığı bir şirket işletmesinin koşması da imkansızdır.
Sevgi Allah için olmalı
Birbirimizi menfaate dayalı değil de düşünmek Allah rızası için seversek ve bu sevgiyi yüreğimize indirgeyebilirsek birliği beraberliği tesis etmiş olur kin, nefret ve düşmanlıkları ortadan kaldırırmış kullanırız
Kişinin sevdiğini Allah için sevmeli, sevmediğini de yine Allah için sevmemeli dir. Sevgi Allah için olursa dilden yüreğe inmiş olur. Maddi çıkarlar ve menfaat için olursa o sevgi asla yüreğe inmez ve dilde kalır. Dilde kalan sevginin sonu da hüsran dır.